KADOÇED Genel Başkanı Dr. Ahmet Fidan’ın Dünya Çevre Gününde Deniz Salyası Hakkındaki Görüşleri

KADOÇED Genel Başkanı, Ordu Üniversitesi Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, Dr. Ahmet FİDAN, Dünya Çevre Günü nedeniyle Marmara Denizi’nde yoğun olarak görülen Deniz Salyaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Deniz Salyalarının doğanın bize ödülü başka bir deyişle faturası olduğunu belirten Dr. Fidan, bu olay bu gün için küresel ısınmanın I. derece alarmıdır. Doğanın doğal sensörünün algılamış olduğu bu alarmı iyi okumamız ve ivedilikle tüm insanlığın önceliklerini değiştirmesi gerektiğini söyledi. Bu gün yaşamakta olduğumuz Deniz salyalarının doğayı hoyratça kullanan, yeşil alanları yok eden, sınırsız sorumsuz tüketen insanların yüzüne yapılan bir tükürme, kusma hamlesi olduğunu ortaya koydu.

Dr. Fidan Yazar Portal’deki köşesinde şu konulara yer verdi:

Bu bize tarih boyunca doğanın en güzel ödüllerinden biridir. Önce doğanın temel ilkelerinden birini ortaya koyalım. Doğanın verdiği tepki, mutlak surette doğaldır.

Deniz salyaları benim tabirimle kusmuğu) doğanın ak sütüdür. En doğal tepkisidir.

Şimdi Kimyacılara Tavsiyemdir: Tez elden, deniz salyaları araştırılsın, ve bu doğal ürünlerin, hangi elementlerin bir fermantasyonu olduğu araştırılsın. Bu ortaya çıkan fermantasyonun fiziksel, kimyasal özelliklerini ve kabiliyetlerini bize söylesinler, biz de endüstride nerelerde kullanılabileceğini, psikolojik, sosyolojik açıdan etkilerini, ekonomik olarak endüstriye olan katma değerlerini de biz araştıralım. Yazımın, buraya kadarki kısmı, sensörden okuduğum riskin felaketi dönüşmemesi için, krizin içindeki fırsatlara ilişkin cümlelerdi.

Gelelim Asıl Konumuz olan Doğanın Sensörlerine: Evrende doğanın (panteist mantıkla en üst akıllı enerjinin) katrilyon çarpı katrilyon üstü katrilyonlarca sensörleri bulunmaktadır. Bu sensörler bazen fiziksel bazen kimyasal şekilde kendini gösterir. İşte deniz salyası da bir sensördür.

DENİZ SALYASI KÜRESEL ISINMANIN İLERİ ALARM İŞARETİDİR.

Sizler, kullan at, eskidi at, modası geçti at, kendin evde yapma, hazır söyle, değerlendirmeden at, sorgusuzca tüket, sorgusuzca at, “üretim mi, kaç” mantıksal hastalıklarınızın bir ürünü olarak dünyayı her bir plastik üretiminde ve her bir gereksiz enerji ve gereksiz motorlu taşıt ile seyahat ettiğinizde dünya gezegenini ısıttınız. Kapitalist mantıkla dev üretim tesisleri sürekli olarak sorgulamayan ve tüketim kültürüne tapınmış, AZLA YETİNMESİNİ UNUTAN insanlara sürekli olarak kitlesel üretimle ürün sattı, bunları üretirken, çevreyi MECBURİ OLARAK kirletti. Yüzyıllarca özellikle de son yüz yıl içinde olağanüstü kirlenen çevre, artık sizlerin yüzüne KUSUYOR, TÜKÜRÜYOR. Neyle mi, elbette ki salyasıyla.

Canınızı sıkmış olabilirim. Olsun. Zaten bizler sizlere tozpembe tablolar çizmek zorunda değiliz. Bilim insanları, hemen hemen her zaman gerçekleri haykırır. Bu gün sahillerimizi SÜSLEYEN deniz salyası, KÜRESEL ISINMANIN İLERİ ALARLM SESİDİR. Yeter ki okumasını bilelim.

 Acilen Yapılması Gerekenler:

  1. İvedi, nüfus artışının önüne geçilmeli. Devletler yeni doğumlara çok önemli şartlar ve önlemler getirmeli.
  2. Azla yetinmenin bir erdem olduğu audiovizual programlarla medyadan bilinçaltı eğitimi yapılmalı.
  3. Sıfır atık değil, TAM GERİ DÖNÜŞÜM (full Recycle) bütün dünyada devlet zorunluluklarıyla bir çok kurum ve kuruluş için ZORUNLU hale getirilmeli.

En büyük çevresel yanılgı ve slogan hatası TAM GERİ DÖNÜŞÜMDÜR. Bunun doğrusu, sıfır atıktır. Yani hiç ama hiç bir şeyin atılmaması, sadece ve sadece tam geri dönüşüm girdisi olarak değerlendirilmesidir. Çünkü, her atık, başka bir endüstriyel ürünün girdisi olabilecek zenginlik ve niteliktedir. Yeter ki, fiziksel ve kimyasal işlemden geçsin. Bunun için de bir eneji gerekiyor ve ısınma meydana geliyor diyebilirsiniz. İşte o nedenle ikinci maddeyi yazdım. Yani azla yetinmesini bilme, azla yetinme kültürü demedim dikkat ediyorsanız. Azla yetinme “erdemi” tabirini kullandım. Bu, bu gün için, bir gereklilik değil zorunluluktur, bir ERDEM’dir. Neden mi?

Çünkü aynı yer küreyi kullanıyoruz. Varsıllar ile yoksullar AYNI OKSİJENİ SOLUYOR, AYNI SUYU İÇİYOR. Nefes alacak sağlıklı oksijen kalmayınca, malın mülkün ve servetin bir kıymeti kalmayacağı aşikardır.

Kendinize gelin, düşünün, bir kere daha düşünün ve bir tik daha az tüketin yapın bun, İNSANLIK NAMINA HAYKIRIYORUM! Bu acı gerçeği, Dünya Çevre Gününde tüm dünyaya haykırıyorum. Bir benim tasarrfumla ne olur, bir tek benim tüketmemle ne değişir diyenlerindir bu faturanın adı.

Faturayı ödenmez hale getirmek tüm insanların temel ödevi veya görevidir” şeklinde yazısını bitiren fidan, doğaya olan müdahaleler, insanlığın felaketler yolundaki kaderini sonlandırmak için en büyük tehdit olduğunu ortaya koydu.

DERNEKLER BASIN